31 Aralık 2011 Cumartesi

yenilikler

günler, haftalar, yıllar...
yılların bitişleri hep düşündürür beni
iyiyi kötüyü sorgulatır
umut depomu fuller
herkesin kendine göre acısı vardır
ve bu elbette ki tatlısıyla doğru orantılıdır.

Bu yıl bana çok şey kattı
biraz daha büyüttü, olgunlaştırdı
ama çocuksu tarafıma hiç dokunmadı
her şeye uzaktan bakma fırsatı verdi
yalnızlığı ne kadar çok sevdiğimi fark ettirdi
kalmamış meğer başkasına verecek sevgi
halbuki ben içimde bir sevgi ağacı var zannederdim
aynı anda birden çok şey sevilemiyor.
seçenekler çoğaldıkça
memnuniyetsizlik artıyor.

evet, nihayet..
en güzel yerinde bitirmek gerekiyormuş ya
işte zaman ayrılığa geldi
bu yıla yalnızlığımı kapıya bırakarak başlayacağım
birini sevmeye hazır olmak için.
sevilmeyi öğrendim de
sevme ilminden tadabilmek için
içimdeki boşluğu doldurmak için
kendime bir hediye vermek için
yani yine kendim için...

HAZAL ÇETİN


zor geliyor

yazamıyorum
ağırıma gidiyor bu
ne söylesem boşmuş gibi geliyor
geri alıyorum kelimelerimi
sonra dalıyorum uzaklara
hiçbir şey düşünmeden
aşk'ı yazamıyorum
anlatamıyorum
zor geliyor...

HAZAL ÇETİN

23 Aralık 2011 Cuma

yoruldun, dinlen biraz


kırmızı yandı , dur!
nefes al, mola ver biraz
hazırlan bir sonraki etabına
dinlen.
daha zorlu parkurların var
yalnız olma
çoğal
ama unutma ardında kalanları ilerlerken
her durak sonunda biriken dostlukların olsun
acıtan yaralarının kabuk bağlamasını bekle
koşmaya devam etmeden önce

sessizliğin dilini çözdün
ya da öyle sandın
düşler en büyük zenginliğimiz değil mi?
taşlı kayalı kıyılarına vuran sular
temizler, yeniler seni kendiyle beraber
kıyılarıma vuran her su damlası,
teşekkürler.
her çarpışta uyandırdı uykumdan
öğrendim
düşler en güzel yerinde uyanınca güzel.

evet yoruldun, dinlen biraz
daha yolun var
yorulacakların var
anlamayacağın insanlar
ve anlaşılamayacak yılların var
hazırlan!

bir kaç yalanım daha var cebimde
eğer istersen ısıtırım.

HAZAL ÇETİN


18 Aralık 2011 Pazar

sazlık

ben etrafıma baktım hep
hep görürüm sandım
görür görmez tanırım dedim
inandım bu masalıma önce kendim
sonra dostlarımı inandırmaya çalıştım
meğer herkesin içinde ne garip bi boşluk varmış
şaşırdım
anlattıkça benzer masallarla karşılaştım
insan ruhu masallarla mı besleniyor acaba ,dedim sonra
hayır hayır, bu bir paranoya
sonra tekrar çevirdim başımı dünyaya
her seferinde başka yüzler gördüm
ısrarla tanımaya çalıştım
neden bilmiyorum
anlamaya çalıştım
anlarsam eğer kolaylaşır sandım hayat
bu haliyle yeterince zordu zaten
masalım mutlu sona kavuşsun
ama her şey daha da zorlaştı
kabuk bağladı sığ denizler
sazlıklardan bir kabuk saklıyordu sanki gerçeği
yoksa hepimiz kralların beğenmediği ve
aslanlara yem olarak verdiği kurbanlar mıyız?
ruhumuzun oyuncağı mı masallarımız
yoksa nefes almak gibi midir yalanlar?
inanmazsak kesilir mi nefesimiz!

HAZAL ÇETİN

7 Aralık 2011 Çarşamba

imren için

yeni yıl yeni kararları da beraberinde getirir en azından yeni kararlar alma isteğini. evet karar verdim artık kahveler kapatılmayacak, fallara inanılmayacak. yalanlar kalacak öyle ortalık malı gibi. dönüp bakılmayacak geçmişe, keşke silinecek lügattan, kalemi kırılacak artık yitenlerin. yiterken arkasına son bir kez bakmayanların belki de buna cesareti olmayanların ama yine de nedenini irdelemeye kalkmadan onların. dostlar katılacak önüne gelecek günlerin, ihtimalsizlik hayaldir her zaman bir ihtimal vardır yani aynı zehirin panzehiri gibi. gülücek her şeye sonrada geçeceğim, bir çingene ateşi gibi çabuk sönmeyeceğim, benim aydınlığımla aydınlanacak dünya. buna ihtiyacı var... buna ihtiyacım var...

topallayan geçmiş belki saniyeler sonrasında yok olacak, sakat atlar gibi bir kurşunla son bulacak yaşamı. bu kurşun hediyem olsun sana dostum, kurşun ilk kez işimize yarayacak böylece. kucakla geleceği, toplama tomurcukları, gül olacak o unutma! ve en olgun zamanında kesilmesi gerekecek, dalından ayrılması gerekecek ki yeniden tomurcuklansın, unutma !

işte böyle bazen içinden gelir yazarsın ve son noktayı koyduğunda anlarsın kimin için yazdığını....


HAZAL ÇETİN


2 Aralık 2011 Cuma

acı var insanların gözlerinde

lizbon kültür merkezi girişi

şekilden şekile girebilen bulutlar gibiyiz
hava basıncına bağlı olarak
ruh değiştiriyoruz bizde
kaç kişiyiz aslında
görünenin dışında!
kaç hayat yaşıyoruz aynı anda
herkesin bizi gördüğü kadar mıyız gerçekten
o kadar basit miyiz
en büyük kötülüğü sadece biz yapıyoruz kendimize
diyen doğru söylemiş;
her şeyin izin verdiğimiz kadarını yaşıyoruz.

yaşamak...
benim için mavinin kenarında oturmak
kulağımda sevdiğim müzik
boynumda fotoğraf makinem
elimde kalem
deniz ve ben işte bu kadar.
yaşamak bu kadar basit ise
insanlar neden olması ki ?
basit cümleler kurarak süren bir yaşam.

acı var insanların gözlerinde
bakamıyorum...
bazen de içini görüyorum gözlerinden insanların
bakamıyorum...
bazıları benim insanlardan kaçtığımı düşünüyor
ama bilmiyorlar
gerçeği
anlatmaya çalışmıyorum ben de
insanlar sadece yaşayarak öğreniyor
gerisi hikaye.

HAZAL ÇETİN

28 Kasım 2011 Pazartesi

paranoya

çağımızın en büyük hastalığı sanırım paranoya
bu hayat yemin etmiş gibi
insanları paranoyak yapmak için
güzel bir şey olduğunda
onu dengeleyecek kötü bir şey olacağına inandırmış
hiç ellerimizden tutmamış karşıya geçerken
hayat baştan öğretmiş yalnızlığı
gözyaşı akıtmadan mutsuzluk
kahkaha atmadan mutluluk olabileceğini
içimize sindirmiş
insanın kendi sakinliği
kimsesizliğinden değil demiş sanki
serpiştirmiş etrafına bir sürü insan
istemeyi öğretmiş
ama istediğinin elde edemeyeceğini
sen öğren istemiş
yaşa, tecrübeyle sabitle istemiş sanki.
ben hep bu yüzden
istediğim bir şey olduğunda
aslında onu gerçekten istememiş olduğunu fark ettim
üzüldüm yalancı mutluluğuma
üzülüyorum insanların yalancı mutluluğuna
her klişe sinir bozucudur ama doğrudur
"isteklerimiz vazgeçtiğimiz an gerçekleşir."

için acıdı değil mi?
tüm acılarını hissetmek istiyorum içimde
seninle ağlamak istiyorum
bir gözyaşı damlasına sığınmak
hep gözbebeğinde kalmak istiyorum
eğer akarsan, kaybolurum dedim
ama akıttın gözyaşlarını sen
kayboldum.
sen güzel bir şey değilsin
seni dengeleyecek bir şey olacak mı?

HAZAL ÇETİN




23 Kasım 2011 Çarşamba

sessizlik

Barcelona'dan parc guell den bir fotoğraf. hayallerimin şehri

sana her dilde "seni seviyorum" demeliyim
ama yetmez
her dilde nedenini açıklayabilmeliyim
ama yok
sevmenin nedeni olmaz
o halde;
her dilde susmalıyım.
ya da sadece susmalıyım
çünkü bu her dilde aynı anlama gelir.

HAZAL ÇETİN

15 Kasım 2011 Salı

bir bardak sevgi


günlerdir kafam karışık
düşüncelerim ardı sıra değişiyor
ve bir önceki sonrakine benzemiyor.
emin olamıyorum bugünlerde hiçbir şeyden
her mefhum anlamını kaybetmiş
ve kendine bir mesken arıyormuş gibi dolaşıyor beynimde
ve beynim
adeta yer çekiminin olmadığı bir kaos ortamı
dengesizlik içinde bir denge
karışıklık içindeki düzen gibi
kafamda bir soru var
ve o soru soruları doğuruyor peşi sıra
neden bu kadar değerli hiçbir şey
ve neden bu kadar değersiz her şey

bizi en çok kolay zannettiğimiz şeyler yoruyor
başımızı hep ummadığımız taşlar yarıyor
ne kadar ironik
en sevdiğimize karşı en alıngan olmak gibi mi
hayır!
o kadar basit değil

güven
nedir güvenmek?
çiçekleri sulayacağımı bilmek mi sen yokken
"sır"dır güvenmek,
tarifsizdir.
"sır"; öznesiz ve yüklemsiz bir cümle gibi
gizemli ve merak uyandırıcı; hayat gibi
sürekli çalışmak zorunda olduğumuz bir okul yani
"birini sevmek hep çalışmak ve pekiyi almaktır hayattan" diye duymuştum bir yerden
kulağımda kalmış
ama tartışmaya kapalı doğruluğu.

ne kadar karışıyor bazen her şey
her gün aynı sabaha uyanarak farklı hislerle
sanki farklı hayatlar her biri
dün kinin devamı mı bu?
ama beynim bulanıyor
dur biraz, yavaş
yoruldum yalnızlıktan
susadım
bana bir bardak sevgi ver.

HAZAL ÇETİN





9 Kasım 2011 Çarşamba

labirent

nerede çektiğimi hatırlayamadığım bir müzeden çok hoşuma giden bir çalışma

hayatta herkes için aynı kişi değilsiniz
olamazsınız da
elbette biri sizden nefret edecek
diğeri çok sevecek
en nihayet biri fark etmezken
başka biri baş tacı yapacak
kimse kimseye benzemez çünkü
her insan bir labirenttir.
bazıları kaybolurken içerde
bazıları çıkışı bulur
çıkışı bulabilenleri alırız içimize
işte içerlerde bir yerlerde biriken dostluklar
bu yüzden değerlidir.
kaybolanların ise bilinmez cisimleri
hala kafanda soru işaretleri varsa
üzülme
o kafa var ya o kafa
ancak dengini bulduğunda rahata erer.

HAZAL ÇETİN


8 Kasım 2011 Salı

her şey ve herkes

burada narların tadı bizimki gibi değil
ki bilirsin ne de çok severim
hani tam o zannedersin
alır eve getirirsin
içini bi açarsın
atarsın ağzına
ve hayal kırıklığı
tıpkı hayattaki her şey gibi
bir de burada sen yoksun ya
ki bilirsin ne çok severim seni
hani birini görürsün
tanışırsın,konuşursun biraz
sonra bi bakarsın ki
umduğun kişi değil
tıpkı hayattaki her şey gibi
benim aşk şiiri yazmamı istiyorlar
mutlu aşkın şiirini
ve ben bilmeden anlatıyorum sürekli
hariçten gazel okuyorum yani
hayattaki herkes gibi
yani ustam eğer kıssadan hisse ise işimiz
sen de ben de aynı kişiyiz farklı bedende
aynı şansa sahibimiz
aynı iyilikte ve aynı kötülükteyiz
ne sen benden daha temizsin
ne ben senden daha günahkar
ama göremeyiz
tıpkı hayattaki her şeyde olduğu gibi.

HAZAL ÇETİN

3 Kasım 2011 Perşembe

uslanınca

tedirginim ben
hep güvensiz
bazen kararsızım
bazen de isteksiz
sen gelince uslanıcam biliyorum
uslanınca anlayacağım belki de "senin" geldiğini.

HAZAL ÇETİN

2 Kasım 2011 Çarşamba

korku

senin için söylenen her söz bir yemin gibi
dudağımı acıtan kelimeler var
nefes aldıkça acıtan
oje damlamış bir elbise gibiyim
sadece bir damla onun katline ferman
masallar gerçek olmayacak hiçbir zaman
ben hiç bir zaman rapunzel olamayacağım
esirliğimden saçlarımı kaleden sarkıtarak kurtulamayacağım
ya da saçlarımı sarkıtsam da
sen olmayacaksın onu tutan sıkıca
parmaklıklar arkasında yaşamayan esirleriz biz
kendisine verilen hayattan kaçamayan
buna cesareti olmayanlarız
hayatını değiştirmek için atılması gereken her adımdan korkan
bu yüzden hep erteleyenleriz
sahibi olduğumuz tek şey olan hayatımızın
daha başka olabileceğini bilerek buna razı olanlarız
insanız
başka tanımlamaya gerek kalmadan
üstünü kirlettiğinde annesinden azar işitmeye razı olan çocuk gibi
ama yine o çocuğun saflığında olmayarak
mesela elimden gelse
sana "seniseviyorum derdim"
boşluk bırakmayarak
hem de nedenini sonucunu düşünmeden
gerçekliğini irdelemeden
sana olan hayranlığımın keyfini çıkarırdım
rol yapmazdım yani artık
korkmasaydım eğer
senin düşünceni umursamazdım
dedim ya
oje damlamış bir elbise gibiyim
tıpkı onun dolapta beklemesi gibi
korkarak bekliyorum hayatın köşesinde

HAZAL ÇETİN

22 Ekim 2011 Cumartesi

duy beni


kulağımda anlamını bilmediğim bir ezgi
içimde sen bir deniz
ve bir de kadehte şarap
sevdiğim gibi, kırmızı
tadı enfes porto şarabı

burada herkes sıralandı
nehri seyrediyorlar
her gelen gemi birini alıp gidecek gibi bekliyorlar
yarımım yine ben
özlüyorum seni
ey sevgilim
bak çığlıkla bağırıyorum sevgimi
sen içimde bir deniz
duy beni!

HAZAL ÇETİN

kurmaca hayaller

Cascais/Portekiz'den bir fotoğraf

birbirinden bağımsız iki şehri bağlayan bir köprü gibi
kalbini tekrar tekrar yapıştırmaktan yorulmuş bir hayalci gibi
denizin hareketine kendini bırakmış
artık usanmış ama bir yere bağlanmadan yaşayamayan bir yosun gibi
o yosunun hayatından kopamayacağı
koparsa eğer
denizin bir yerinde kaybolacağını bilmesi gibi
hatta çok garip
o yosunun içten içe korkması ama yine de bunun
bastırılamayan bir istek olması gibi.
dünyanın bir yerinde "drama köprüsünü" dinlemek gibi
içinden dostlar dinlesin diye haykırarak
ama dışardan kimse farketmeden
işte böyle
gibiler diyarında sadece bir "gibi" gibiyim.
herhangi biri gibi
yani herkes gibi
benden ne beklediğini bana söylemelisin!
çünkü ben ne isteğimi bilmiyorum
hayat acemisiyim
yardım etmelisin bana
bir "gibi" olmalıyız
bir "gibi" 'ye hikaye olmalıyız belki de masal
sen ne dilersen !

HAZAL ÇETİN


yalnızlık üzerine birkaç söz

Cascais/portekiz'den bir fotoğraf (okyanus kıyısında bir yazlık kasabası gibi bir şehir)

yüzyıllar boyu üstüne defalarca şey eklenen
eklendikçe karışan
tam anlaşıldığı zannedildiğinde
tekrar insanın kendini çözmeye çalışırken yakaladığı
en birincil durumlardan
kimine göre "nitel değişkenlerden" biridir "yalnızlık"
anlışılamayacak olan kelimeler kılavuzunda en başta gelen "müphem kanun"

yalnızlık nicel olarak tek olma değildir
ki tek iken yalnız değilsindir
yalnızlık insanın içindedir.
yerini bulamadığımız bir kuytuda yaşar
ne kadar sevsen de
ne kadar kalabalıklara karışsan da
ayrışırsın diğer insanlardan
soyutlanıp tüm dünyadan
dönersin içine
ne söylesen anlatamazsın
ki zaten kendinde anlamazsın
karışık bir yoldur
çıkışı ararken kaybolduğun tekrar tekrar.

HAZAL ÇETİN

2 Ekim 2011 Pazar

hasar

iplerin kopmasının iki nedeni vardır aslında.
ya kopan yere düğüm atıp
olmayanı oldurmaya çalışmaya devam etmişsindir
artık daha sağlam olacağını zannederek
ya da kalitesiz bir ip kullanmışsındır
yani görememişsindir doğruyu
ipler koptuğunda düğüm atmak sadece insanın canını acıtır
kopan ipi sağlamlaştırmak yerine
kopmayacak ip aramak neden zor gelir.
çünkü ya zaman kaybetmekten korkarız
ya da daha sağlamını bulamamaktan
yani eninde sonunda korkarız bir şeylerden
ama ipin koptuğu an kalpteki hasar daha korkunç değil mi?

HAZAL ÇETİN

1 Ekim 2011 Cumartesi

fırtına


bir kıyıda olsaydım şu an, bir okyanus kıyısında, ne düşünürdüm acaba? şu an düşündüğüm şeylerin aynısını mı yoksa başka şeyleri mi? insanın düşünceleri yaşadıkları anın türevi değil mi? o an, orada, o günün ardından nasıl düşünmesi gerekiyorsa öyle düşünür.


ben insanlara "bunu nasıl yaptın?" diye sormam. çünkü biliyorum, insan denilen varlığa çok fazla anlam yüklenmez. o sadece bir canlı o kadar. düşünmesi filan da o kadar önemli bir özellik değil, nitekim beynimizin ne kadarını kullandığımız da ortada. yani ustam, bir insan her şeyi yapar, yapabilir, söyleyebilir, düşünebilir. şaşırma. yaptıkları yaşadıklarının neticesi. sadece zincirin tek halkası hikayesi yani, o halka da tüm değişim noktası.


diğer taraftan insan manipülasyona açıktır. ona üstünde biraz oynayarak istediğini düşündürebilirsin. çok zor olamaz. 
Aşkı tarif etmek de çok saçmadır bence çünkü aşk her bedende başka bir ruha dönüşür. yani herkes aşkı kendine has yaşar. herkesin aynı tepkiyi vermesi beklenemez aşk karşısında. neden bir tanımlama, bir çerçevenin içine sıkıştırma çabası. neden hayatın her alanını bu kadar tektipliliğe itme. memleket nasıl çok diliyle, etnik kimliğiyle özgürse, aşkıylada özgür olmalı bence.


HAZAL ÇETİN

30 Eylül 2011 Cuma

kendi kendinelik


Özür dilerim kapağını açmadığım kitaplar
İzlenmeyi bekleyen
Dünyanın en mucizevi icadı filmler
Özür dilerim
Art arda gelmeyi bekleyen kelimeler
Şimdi hepinize kitaplarım, filmlerim, şiirlerim demek isterdim
Ama hiçbir şeyin sahibi olamadım ki ben
Olmak istedim mi emin değilim
Hiçbir şeye sahip olmazsam
Özgür olurum sandım
Hâlbuki özgür değil yalnız oldum
Özür dilerim duvarlar arasına sıkıştırdığım özgürlüğüm
Paylaşmanın özgürlükten başladığını unuttum
Bu unutkanlık hep başıma bir iş açacak derdim hep zaten
Şimdi son 65 yıla dönüp baktığım zaman
Zorla gözlerime batan,
Öğrenmek zorunda kaldığım şey ise;
Sevgi vermek.
Çünkü her insanın kalbinde bir ağaç yetişir
Meyvesi ise sevgidir.
İşte koparıp dağıtmazsan bunu, çürür
Ve zamanla seni de çürütür.
Var olan her şeyini elinden alır.
Nihayetinde öğrendim yani;
Pay etmeliymişim işte karşına çıkan
Her şey ve herkese bu sevgiyi
O zaman mutlu da olunurmuş özgür de.
Sevgisiz geçen bir ömrün ardından geriye kalan ise
Boktan bir kendi kendineliktir
Yani herkesçe bilinen adıyla
Yalnızlık.
HAZAL ÇETİN

uçurtma


Gökyüzünde özgürce gezinen ey uçurtma
Senin ipinde birinin elinde unutma!
Ey canım söyle şimdi,
Bana nasıl bir özgürlükten bahsedebilirsin
Hadi tek başına
Köksüz, yurtsuz hayata tutundun diyelim
“İnanç” ne olacak
O hangi çekmeceye sığacak
Hangi kilit hapsedebilecek o “yargıları”
Geçmişten beri yakamıza yapışan
”Değerler” nereye kaybolacak.
Öyle söylemek kadar kolay değil,
önce bunu bileceksin.
Öyle birkaç günlük iş hiç değil
Bunu kabullenmeden atılan her adım
Aslında yerinde saymaktır.
İçinde yeşermeli önce insan sevgisi
Aklından geçmemeli paylaşmak
Davranışlarına dönüşmeli
Özgürlük ve bağımsızlığa
Kalıplaşmış cümleler kurmakla olmaz
Hayatının anlamı olmalı
Sadece senin değil hem de
Sosyalizm bir ideoloji olarak kalmamalı
Çünkü sosyalist olmak için sosyalist olunmaz
Hayat görüşün bunu gerektirmeli
Aklın başka türlüsünü almamalı
Gerçekten inanman gerekir yani
İçinde bilmen gerekir.
Mücadele bir heves olmamalı
İşte o zaman korkundan adım atamazsan
Belki seni anlarım
Benim ülkemde korku içselleştirildi bilirim çünkü.
İşte bu yüzden
“olmayacak işte anla” demeden
Sadece çabalamalıyız.
Nesiller sonra hayalimizin gerçekleşeceğini bilerek.

HAZAL ÇETİN

anlamsızlığa çıkan hikaye

Ben cesur biri değilim
Hiçbir zaman aksini iddia etmedim
Tutamayacağım sözler verdiğim olmadı değil
Tutamayacağımı bildiğim halde hem de
Ama kötülükten değil
Cahillikten
Mucizelere inanmaktan
Sanki biri gelip sihirli değneğini dokunduracak
Ve her şey mümkün olacak.
Ama hiçbir zaman korkak biri olmadığımı söylemedim
Bana güvenme dedim her seferinde
Bana güvenme
Ben aşktan anlamam dedim
Beni suçlama
Ben ki çelik duvarlar örmüştüm kendime
Oradan sızan sendin
Tıpkı bir şövalye gibi
Ama sen hep bekledin
Yıkılmayı bekledin
Acıdan cayır cayır yandın
Ama yine de yıkılmayı bekledin
Yenilmeyi bekledin
Ben ise ilk kez yanılmayı istedim
Acı yıkıp geçti seni
Aşka kim yenilmemiş ki bu döngüde
Ve kim yalnız kalmamış ki.
HAZAL ÇETİN

kanatmak istiyorum yaralarını


Kabuk bağlamış yaralarını derinden kanatmak istiyorum
Acımıyorum artık sana
Sadece nefret ediyorum
Ve nefret ediyor olsam da
en çok da sana hala
Bir duygu besliyor olmam yıkıyor beni
Tiksinirken yakalıyorum kendimi kendimden
Karla güneş gibiyiz sen ile ben
Aslında kar güneşi çok sever.
Güneş karı eritse de,
İşin aslı öyle değildir.
Bilenler bilir
Kışın güneş kar toplar gökyüzüne
Konfeti gibi dökülür tüm insanlığın üzerine
Gizliden gizliye bir kutlamadır adeta bu
Güneş kar için döker tüm varlığını
Serer önüne
Kar ise mevsimliktir
Gelir ve geçer.
Güneş her yıl bu aşkın gerçek olduğuna tekrar tekrar inanır
Gökyüzü şahittir buna.
Ama ben bu gidişata dur diyorum artık
Ve ısrarla kanatmak istiyorum yaralarını.
HAZAL ÇETİN


gözlerinde duman tüten çocuk


Gözlerinden hasret akan çocuk
Daha on üç yaşında
Tüm dünyayı sırtlamış gibi
Hafif kambur ama mağrur
Gözlerinden sevgi geçen çocuk
Sarılmamış daha doyasıya hiçbir cana
Ne anaya ne babaya
Hiçbir yatak arkadaşı
 Olamamış kardeşi
Gözlerinden sitem akan çocuk
Daha dönememiş kimseye sırtını
Ve daha şimdiden öğrenmiş
Kimseye dönemeyeceğini sırtını
Almış bıçak darbelerini
Öğrenmiş bu izlerin hiç geçmeyeceğini
Daha on üç yaşında
Gözlerinden umut geçen çocuk
Her şeyin bir gün hallolacağını ezberlemiş sanki
Her gelen söylemiş geçmiş bunu
Herkesin her şeyi sadece söylediğini
Bilmiş ama umudu o da kesmemiş
Gözlerinden istek akan çocuk
Tut elimden
İnanmanın kıyılarında dolaşalım bir de biz
Çok kolay olmayacak ikimiz de öğrenmişiz
Sen ve ben çıktık mı yola
Kimsemizi buluruz elbet
Sarılmak ilminden tadarız biz de
Kırmızı bir göl bulup
Yüzdürürüz hayallerimizi
Gözlerinde duman tüten çocuk
Haydi, sıra bizde.
HAZAL ÇETİN

kayıp


Yorgun bir gecenin ardından aklıma gelirsin hep
Kötü bir günün sonrasında
Hayat gözümde değer kaybetmeye başladığında gelirsin
Mutsuz olduğumda içimde hissederim seni hep
Her uyandığımda biraz daha üşürüm
Yazarım işte hep bu yüzden
Sana anlatamadığım için yazarım
Eğer sana anlatabilseydim
Eğer seni arayıp bulmak sana iyi gelseydi
Bunu yapardım
Kendimden çok seni düşünmeseydim
Seni bu çeşit sevmeseydim
Bu kadar değer vermeseydim bunu yapardım
Sana anlatırdım her şeyi
En küçük ayrıntıyı
Yol ayrımlarımı
Önemli kararlarımı
Sudan sebeplerimi
Çünkü sen bana o kadar güzel bakardın ki
Susamazdım.
Şimdi susuzluğumu tahmin edemezsin
Seni bu kadar sevdiğime inanmazsın
sen işte böylesin
Aşk istersin, olmaz, gidersin.
Öyle bir gidersin ki, yok olursun adeta
Sanki hiç olmamışsın gibi.

Herkes arıyor birilerini, bir şeyleri
Kimi aşkı kimi bilmem neyi
Ben ise buldum ve kaybettim en temiz sevgiyi.
Kaybetmeden anlamıyor ya insan
İşte bu yüzden insan aslında.

HAZAL ÇETİN





yalnızlığın dili


Yalnızlığın sana doğru çekiyor beniMerak ediyorum aklından geçenleriHislerini, hissettikleriniO tanımlanamaz yalnızlığın korkutuyor bir yandanBir girdap gibi içine alıyor sanki.Yorgunluğun yalnızlığındançokça kıyıya vurmuşluğun unutulmuşluğun var belligözlerinde acı varne yaşadın bu kadarhangi ihanet büktü boynunu?anlamak isterdim senien azından dinlemekacımadan sadece dostça sarılmak

sen iyisimi
geceyi yoldaş yap kendine
düş yoluna yalnızlığınla

HAZAL ÇETİN

pranga


hasret pranga misali ayaklarına dolandığı zaman
nefes almayı seç
o zamanın sadece senin için akmasını sağlayacaktır.
özlem bütün şiirleri ezberlettiğinde
adımı söyle
hayatı avucuna bırakacaktır.
umutsuzluk sana el verdiğinde
onu görme, umursama
o geldiği gibi gitmesini bilecektir.
hayal seni hiç terk etmeyecek
onsuz yaşanamayacağını bilir.
sev sadece sen o bunu farkedecektir.
amaç seni bıraktığı an
yok olursun, unutma!
hayat kavgana tutun, insanlarına tutun
sana bir hayat daha veremeyecekler ama 
seni seveceklerdir.
aşk her zaman yanında zaten
içinde
sensiz olamayacağının bilincinde
hep arayacak seni
üzülme sakın
o arıyorsa, bulacaktır.
HAZAL ÇETİN

zamanı var


içimden yazmak
durmadan yazmak geliyor
sen beni bilirsin yazmadan duramam
ama seni düşünüyorum yazarken
her düşündüğümde de biraz daha uzaklaşıyormuşsun gibi geliyor
korkuyorum
bir belirsizlik sarıp sarmalıyor sonra
-söylemek istenen sözler söylenmeli
-daha zamanı var
neden hep zamanı var oluyor da
o zaman hiç gelmiyor
ve ben neden hep geç kalmış oluyor.
beklenen hiçbir şey gelmeyecek
ama o umut hep olacak
insanın başkalarını kandırması belki akıl karı ama
ya kendini kandırması
bunun neresi akıllıca
ama zamanı var
olmayacak şeylerin
olmayacak zamanları vardır.
evet bu yüzden daha zamanı var.
HAZAL ÇETİN

çok şey isterim

basit birini istemem ben hayatımda
kelimelerin ağırlığını hisseden birini isterim
farklı olsun, görülmeyeni görsün isterim
her duruma farklı bir bakış açısından bakabilsin
akla gelmeyeni söylesin isterim
gözleriyle bana çok şey anlatsın
kurduğu cümlelerle bunu süslesin
adeta bir mizansen yaratıp bunu oynayalım biz her buluştuğumuzda
gök kıskansın
akıtsın hatta gözyaşlarını
bir göz yaşında ıslanalım isterim

yazıyım yazıyım yazıyım
sonra sen gel
beraber yazalım
hep iyi hep güzel şeyler yazalım
ömrümüzü ite kaka yanaştıralım birbirimize
üstün körüde olsa dikelim birbirine
su bile sızmasın
korkarım ben sakın gitme
başladık ya sakın bitirme

HAZAL ÇETİN

umudun ispatı


sokak lambasının gölgesi düştü yüzüne
loş ve ıslak bulvarda
söylediklerine rağmen 
seni izlemek güzeldi.

yüzün karanlıktaki silüet
yüzün umudun ispatı.
HAZAL ÇETİN

acı geçmez duvar



gecenin şavkı vurunca yeryüzüne
sanki inceden bir çığlık duyuluyor
tüm gökkubbe çınlıyor zannediyorum
ama bir ben duyuyorum
bir ben senin sevginle sarmalanmışım
bütün dünya kendi derdiyle uğraşıyor
sen benim dertlerimle yoğrulmuşsun
işsiz güçsüz dolanıyorum her yanda
bir o inceden çığlık var kulağımda
bir senin sevgin dört yanımda
hiçbir şey acıtamaz canımı
acı geçmez bir duvarsın etrafımda.

HAZAL ÇETİN

mucize

bir yer varmış
tarifsizlikten sola dönerken ikinci sokak
biri yaşarmış orada
sihirli değneği varmış.
bu sihirli değneği çok az kullanırmış.
çünkü;
bir otomotiv fabrikasında yapılan arabalarda
işletme sahibinin hangi otomobillerde hata olduğunu bilmediği 
ama hatalı otomobil sayısını bilmesi gibi ( ki buna simetrik bilgi denir :) )
bu adamda bu değneği ne kadar kullanacağını bilir
ama kimler için kullanacağını bilmezmiş.
bu yüzden adaletsizlik yapmaktan,
gücünü ihtiyacı olmayan bir için kullanmaktan
korkarmış adam hep içten içe.


bu gücün adı; mucize 
ve mucizeler vardır hayatta
en olmaz dediğin anda
her şeyin yoluna girmesi gibi
senin gibi.

HAZAL ÇETİN

maviyi bana ayır


maviyi bana ayır
geri kalan senin olsun
sessizliği bana ver de, 
senin olsun bütün sedalar.
giderken yalanlarını çekmeceye bırak
ihtiyacım olabilir.
bavulların hazır zaten 
yorulacaksın biraz;
ihanetin içinde
anılar içinde,
hayatımın üç yılı içinde.
-oranlarsak toplama pek bir şey değil aslında.
çıkarken aydınlığı da al, ihtiyacım olmayacak.
sana zahmet gerçekleri söyleyen tüm aynalarıda çıkar dışarı. 
sonra bir de kelimeleri tabi!

HAZAL ÇETİN

Kapattım gözlerimi, haydi gel!

kapattım gözlerimi haydi gel
aç demeden açmayacağım,
söz!

'yeni ay' halini almışken 
o ışığı olmayan, 
güneşten aldığın ışığı bize yansıtan, ay
dilemiştim gelmeni.

inanışa göre
'yeni ay'ı ' gökyüzünde görünce dilek dileyenlerin
olurmuş dilekleri
doğruymuş demek.
senden aldığım ışığı yansıtırdım ben de
bu yüzden aydım 
sen de güneş.
sen yokken;
tıpkı kutuplar gibi altı ay gece yaşamıştım,
iyi ki geldin,
artık sıkılmıştım
ama her "şey"de bir hayır varmış ya 
mesela artık korkmuyorum karanlıktan

haydi!
kapattım gözlerimi gel
gizleyemiyorum artık gözyaşlarımı

HAZAL ÇETİN