Yaşamanın acemisiyim
kırılgan, yaramaz, anlamaz
Camdan yapmışlar sanki yüreğimi
-Belki camdan da hassas
Neredeyim ben?
Hangi kuytu almış beni, vermemiş bir daha?
Yağmurdan sonra açılan gökyüzü gibiyim bazen
Alabildiğine mavi
O kadar çok alıyor yüreğim o camdan haliyle
Ne çok veriyor kendinden
Ne kadar yazık
Neredeyim ben
Hangi kuytu aldı beni?
Sen bir ağlayıştın
Ellerimi uzattım sonbahara
Yağmur yağdı, ıslanmadım
Halbuki 'var'dım ben
Bir şey söyleyecektim
Esti rüzgar birdenbire
Söyleyemedim
Nasıl oldu bilmiyorum
Bir anda sessizlik soludum
Vedalaşmadan gittik bu sevdadan
Bir mavi büyüdü içimde
Her şey bozuk ya bu dünyada
Ve karışık
Kimse varmıyor kimsenin farkına
Görüyor da anlamıyor insan
Sonra yağmaya devam etti yağmur
Sen bir ağlayıştın
Ve ben 'var'dım aslında
ama ıslanmadım
aşklarım
bazen girdğim karanlık bir sokak
bazen de yakamoz denizin gölgesinde
sonradan fark ediyor ki insan
her şeyin sonu aynı yerde
sahiplenmeyi önemsiyorum
mesela seviyorum ressamların resimlerine isim vermesini
-summer in the city, sevdiğim bir tablodur
ama sevmiyorum ayrılık günlerini
günleri seviyorum, ayrılığı değil
yaşamayı seviyorum, beklemeyi değil
dünyadaki en büyük haksızlık insanın insana yaptığı
ama yüreğe karşı konulmaz
itaat edilir sadece
sevmekte onun işi sevmemekte.
Sevmiyorsun diye yazı
Kışı getirdim senin için
Kafamda bir sürü anı
Yüzler yok kişiler yok sadece yaşanan güzellikler heryanında beynimin
Ve ben nerede ağlayan birini görsem yanağından öpme isteği duyarım
Öptüğüm yerden başlasın
sarılsın yara kabuk bağlasın
Üzülmeler barınmıyor bende
çabuk unutuyorum
Ama üzülme sen
sen üzülme diye güneşi erken doğuruyorum
Kuruyor diye toprağın yağmur olup yağıyorum
Özlüyorsun diye beni
Bir çiğ damlası oluyorum en sevdiğin çiçeğin yaprağında
Suluyorsun büyütüyorsun
Rengarenk oluyorum rengin oluyorum
Sen mavi seviyorsun diye
Mavi açıyorum
Sonra sosyalizm ya hayalimiz
Beraber slogan atıyoruz meydanlarda
Kapitalizm in göbeğindeyken "kahrolsun kapitalizm" diyoruz
Kendi yaman çelişkimizle faşizmi lanetliyoruz
Sen kürtçe müzik sevdiyorsun diye
ben kürtçede bir şarkı oluveriyorum
Tarihinin acısıyla yüreğini dağlıyorum
Acının ortağı oluyorum yüreğini görüyorum senin
Yüreğine aşık oluyorum
Sonra sen gidiyorsun
Sen yalnızlık seviyorsun diye
Ben kahroluyorum
Ama sevgilim Üzülmeler barınmıyor bende
Ben anı hayat bilip yaşıyorum
Bir hevesle açıldı yarım aralık pencere
Aralıktı, hava soğuktu içim gibi
Üşüyordum ve ısınacak bir yürek arıyordum
İnanmaya hevesim tamdı
Hazırdım her yalana
Önce kendi yalanıma inandım sonra onunkine
Sorgulamadım
Mevsim soğuk kapım aralıktı
Kırılmadan önce cam
Dağılmaz dört bir yana
Bir odayım sanki dört pencerem var
Her pencerem aralık
Hayır, kendime uzaktan baktım, gördüm
Sürgülü her bir pencere
Çarpıp duruyorum kendime
Hiç bir duyguya yer yok
Bir sigara bile külüne sahip çıkamıyor
Ne olup bittiğini anlayan var mı?
Çok uzak yerlerden gelmiş gibiyim
Kilometrelerce susarak
Gittiğim yollar boyunca varım
Tüm dönüşler kadar yokum sanki
Neyi özlediğini bile bilememek zorlaştırıyor hayatı
Ama ben parçalı bulutlu bir gökyüzüyüm çoğu zaman
Pencereme rengarenk gökkuşağı düşüyor
11.10.2011 tarihinde yazdığım bir şiiri buldum tesadüfen eski defterlerden birinde, kime neye yazdığımı bile hatırlamıyorum. Hayat ne garip, dünü yarınında unutuyoruz. ne değerli bu hayatta özde? bunca kıyamet niye? haksızlık, adaletsizlik, neden?
Hayır, iki insan birbirine bunu yapmamalı
madem bir şey veremedi
o zaman olanı da yıkıp dökmemeli
denge her zaman karşımızı çıkar
insanla insan arasında mesela
ya da insanla toplum arasında
bundan bazen ayrılıklar doğar
bazen de sınıf çatışmaları
bazen dediğime bakma sen
mütemadiyen
bugün yerden 11.000 metre yüksekten baktım yeryüzüne
gökyüzünde ayrı bir yaşam vardı sanki
değmeyin keyfime
bulutlar özlemiş gibi yeryüzünü, alçaktı
dağların zirveleri karşıydı
etekleri ise yemyeşil
tıpkı hayat gibi
bazen karlı bazen yemyeşil
bazen zirve bazen dip
ama hep umut
bitmeyen, insanın içine işleyen
söküp atılamayacak
vesselam
seni sevmeyi özlüyorum
ne diyeyim!
ay geceyi kucaklarken
fısıldadım parlayan yıldıza
bir şiir yazıyorum biraz buruk
anlatıyorum
anlatıyorum anlatmasına da
kendim de dinlemiyorum
kocaman ellerime bakıyorum
nasıl da yalnız
insan kendini üzgün olmamak zorunda hissediyor
hep mutlu olmalı, hep gülmeli
kabul edilemiyor mutsuzluk
-ne var sanki!
-ne kadar zor olabilir ki ?
ama bizi üzen zaten ufacık şeyler oluyor
her ilişki bitince,aslında içinde ne kadar yalnız olduğunu anlıyor insan
hissediyor mutlu olmadığını birlikteyken
ayrılıklar acı vermiyor
sadece hüzün veriyor
bir insanın ne kadar aşağı olduğunu görmenin hüznü
yanılmanın hüznü
başka bir şey değil
ama geçiyor her şey -yanılmanın verdiği his hariç-
kısacık bir zaman iyileştiriyor
geriye alınan dersler kalıyor
basit insanlar hatırlanmıyor istem dışı
akıl kabul etmediğinden mi
yürek kabul etmediğinden mi bilinmez
hazal çetin
"hüznümüzü büyük şeylerden sanırsanız, yanılırsınız"
benden yeni bir dil yaratabilir misin ?
sıkıldım kendimden
yeni bir anlam çıkarabilir misin?
bildiklerimin dışında duymak istediğim şeyler var
yeni bir iklime doğabilir misin ?
denizleri değil okyanusları istiyorum
kanatlarımız olsa özgür olur muyduk?
bir kuş ne kadar özgür olabilir
-evrenin izin verdiği kadar
sınırsızlık tam olarak neye tekabül eder?
bir insan en fazla ne kadar sevebilir?
-kalbinin yettiği kadar
ötesi yok!
hayat belki de okunası bir kitabın 12. bölümüdür
uçurtmadır belki bir ucu elimizdedir
nisanda yağan yağmurdur
ve ben bu dünyada hiçbir şey bulamazsam yağmuru severim
bir yerlerde var olan umuda selam olsun!
'öyle bir yerdeyim ki'
özlem bir yara gibi acıtıyor
açmıyorum yaranın üzerini
sarıyorum görmemek için
hatırlamamak için
ama hava almadan iyileşmez yara
'öyle bir yerdeyim ki'
özlediğimi bile söyleyemiyorum
haysiyet önde gidiyor
konduramıyorum
küfür gibi bir şey söylüyorum kendime
neyi özlediğimi bile bilmiyorum
ayrılmanın da bir adabı vardır
bu nasıl hikaye!
acısını gösterseydi bana
bir yolunu bulur iyileştirirdim
birlikte üstesinden gelirdik
sevgi olsa yeterdi
o kadar eksiğim ki
şu an başlasam tamamlamaya
ne zaman yetişirim hayallerime, bilmiyorum
bir ümitle başladı belli belirsiz
merhaba dedim
merhaba duydum
uykusuzluğu göze aldım
tam doğru yere koydum çiçeğimi
yerini sevdi sandım
sevdim dedim önce
ne kadar çok söylersem o kadar çok severim sandım
düşünmedim sonrasını
inandım sadece geleceğin gerçekten 'bizim' olduğuna
'gelirisi gelir sandım' doğru olunca
geri alıyorum şimdi bütün kelimelerimi
ağırlığını kaldıramayanlardan
doğru bildiğim yoluma devam ediyorum
güzellikleri yanıma alarak
tekrar söylüyorum
yalansız güzel dünya
ben mükemmeli arayan sıradan biriyim
cinsiyetim önemli değil özde eksiğim
keşkelerim var
pişmanlıklarım yaralı
unutulan bir daha hatırlanmayan biriyim
anılarım acılı
sınırlarım yok duvarlarım var
çarpa çarpa örselendiğim
Bir bağlama sesi duysam
sonuna kadar dinlemeden adım atamam
türkülerde çok acı var
her acıyı yaşamak gerekmez
görerekte hissedebiliriz
aldanmamız gerekmez, aldanmayı öğrenebiliriz
-aldandık da yalana o ayrı
herkes gitti güvendiğimi söylediğim anda
onlar yanlışlardı sonradan anladım
ben 'aradığım şeylere benzeyiş buldum' zannettim
akıl dışı bir yanılsamayla
ama bilirsiniz
gitmeye katlanabilen biri için hiçbir şey yapılmamalı!
ben mezopotamya da doğmuş olsaydım
zamanın birinde
yine böyle olurdum
biraz umursamaz biraz mübalağa
ve şiir yazan
yazdıklarını yüreğine sığdıramayan
anlaşılmak için sevdiğini söyleyen
sonra buna inanan
-kandırdıysam sadece mutlu etmek için
daha çok öğrenecek şey var
okunacak şiir
yazılacak şiir,
izlenecek film
gülünecek espiriler
ağlanacak hayal kırıklıkları
değişeceğim, değişecek insanlık
sayfalarca şey söylenebilir diyemem
çünkü sayfalarca şey söyleyemez insan kendi için
ve ne biliyorsa yanlıştır
çünkü insanın bir bildiği varsa
bir de sustuğu vardır
bir ev hayal ediyorum
bir yanı maviye bakıyor
bir yanı yeşile
mevsim güz
gece sobayı yakıyoruz
kestane pişiriyoruz
mutluyuz
çok mutluyuz
ilk önce kendi sevgimize güveniyoruz
bu yüzden cesuruz
kahramanıyız birbirimizin
büyük sözler ediyoruz
her dilden konuşuyoruz
biraz kürtçe biraz ispanyolca biraz çerkezce
ölçeksizce seviyorum diyoruz
boşaltılmış köylerin acısıyla sarıyoruz birbirimizi
dünyadaki tüm acıları bilip kolluyoruz herkesten her şeyden
esmer bir özlemle bekleyeceğim seni
görür görmez tanıyacağım
devrim kadar güçlü hissedeceğim
biliyorum! görür görmez tanıyacaksın
emeği yüreğinde kocaman bir nefes olacaksın
biz seninle yoksul halkımızla omuz omuza olacağız
kimlik sorgulayacaklar yollarımızı kesip
sen elimi bile tutmaya utan yeter ki
ben o zaman aç uyumaya razı olacağım
ben böyle yalnız seni bekleyeceğim
ve kimse sevmesin beni sen sev yeter diyeceğim
mutluluğun kıyısında dolaştıkta
almadılar içeri
kırık bir kalp gezinemez o diyarda
kırıldığı yerden hava alır da
iyileşemez bir daha
soğuk bir güz günü
sıcak bir bahar günü ya da
günün kuşluk vaktinde belki
gecenin karasında bilinmez
çünkü yalnız hissedeceğim
sensiz yalnız hissetmeyi
seninle yalnız hissetmeye tercih edeceğim
varlık sebebim gülmek için
gamzem var çünkü sağ yanağımda
eksikliğim doğuştan
tam olmayı yakıştırmadılar bize
yine döndük başa
gitmek yakışır şimdi
yanımıza alıp kırılmış hayalleri, umutları
katık ederiz gündüze
geceyi yoldaş alıp
arka koltukta seyahat edenleriz biz
birlikte mutsuz olalım demek isterdim de
onu bile söyletmediler bize
hayat verdiklerini kaygı olarak geri alıyor
bir nefeste anlat bana bildiklerini
bulutlar kadar beyaz
güzel şarkılar söyle bana
sonra anlat yine, inandır beni sevdiğine
inanmamak işten değil sevgilim
sevmek diyorum ve irkiliyorum söylerken
belki ben de inanmıyorum
ama kalın kitaplar yazıyor
şiirlerde geçiyor
kalbimden geçiyor
anlıyor musun?
yüreğimden geçtiğini duyuyor musun?
Koşma sevgilim koşma
yavaş yürü, kırma beni
acılarını anlatmazsan bana
yakın olamayız unutma
kimler kırdı seni, neler üzdü bilmem lazım
aç içini, konuş
anlatmaktan usanma
Parmak izin oluşsun hayatımda
alışmaktan bahsetmiyorum
tam olmaktan bahsediyorum
kendine yeter elbet insan soyu
ama bunu unutmaktan bahsediyorum
varken de yok olmaktan
sevmekten bahsediyorum sevgilim
ortalık tanyeri
anlıyor musun?
Bir ümitsin sen belli belirsiz
Merhaba
Akşam kahvemsin sen
Uykusuzluğu göze aldığım
Yağmur yağıyor gönlüme olduğunda
Günün en güzel vaktisin sen
Yerini seven çiçeksin
Görünmez bir bağ var aramızda
İçimizdeki yaralar bbenziyor belki
Nolur gel ve otur yanıma
bakma bana
Sev sen
Gerisi gelir nasıl olsa
Hayallerin kırıldığı yerden
El salladı mavi dünyaya
Gözlerinde iki damla yaş
Akmaya koyuldu sonsuzluğa
Karanfiller hayal etmişti o
Bir gülün dikeni düştü payına
Yalnızlığı bekliyordu onu
Elveda, dediği yerde
Gidicekti
Yol ağaçlıktı
Ve kimsecikler yoktu
gitme demedi hiçkimse
Tenhada kayboldu
-kendi ıssızlığında ya da
Yalnızlığı yanında
Yol aldı kendi yolunda
Ama pişmanlık yoktu hiç aklında
Gördüm gözlerindeki acıyı
her yol geçiyordu hüzünden bu dünyada
mutlulukta da bir parça hüzün vardır ama
acıda yoktur.
acı kaybolanlardadır, yaşanmayanlarda
Kaybolanları aramaya koyuldu o da.
Yağmurlu bir akşam vakti
Ne çok şey hatırlatıyor insana
seninle bir gün van'da kahvaltı etmeliyiz
seninle bir gün kocaman çikolatalı vişneli pasta yapmalıyız birlikte
ortalığı una şekere katarcasına
seninle biz çok sevmeliyiz birbirimizi
gün ağarırken en çok
ve günün muhtelif saatlerinde
hayatımız korkudan atamadığımız adımlardan oluşan olasılıklar yığını
olmayan
ama olması muhtemel hayaller
sahip olduklarımız hayatın bize getirdikleri
ben çok severim denizi seyredip çay içmeyi
bir de cefakar insanları
bir de merhametlileri
bir de sevgi için elinden geleni yapanları
sonunu düşünmeden
bir de seni sevebilirim nacizane
günün muhtelif saatlerinde
aklımızdan geçen düşüncelerin haddi hesabı yok
ve zamanımızın çoğu bekleyerek geçiyor hep bir şeyleri
çayın demini almasını,
otobüsün geçmesini
sevgiyi...
bir de kaçırdıklarımız var
yanımızdan ruhumuz duymadan geçen
kaybettiklerimiz belki de bencilliklerimiz yüzünden
buradan özür diliyorum kendi çapımda
kırdıklarımdan
ve dönüyorum sırtımı güzel ihtimallere
sevmenin mucize olduğunu bilmenin iç rahatlığıyla