kapıyı kapattık ve oturduk
gözlerimdeki yaş
göz kapaklarımdan taşmak istiyordu
ben engel olmuyordum
ama bir türlü akmıyordu yaş
-halbuki yanaklarımın ihtiyacı vardı suya-
yaşım gözlerime sığındı
akamadı
özgürlüğüne kavuşamadı
boğazımda bir yumru vardı
yutkundum yutkundum
geçmedi
beynim durmuştu sanki
grev ilan etmişti,
çalışmıyordu
emir komuta zinciri dağılmıştı adeta
vücudumdaki hiçbir organ işlevini yerine getirmiyordu sanki
ve midemden tüm vücuduma bir heyecan dalgası yayıldı
belki de değişik bir tür korkuydu bu
heyecan değildi
neredeydim ben tam olarak!
kendimi vızır vızır otomobillerin aktığı bir yolda
çarpılmadan durabilen
çiçekçi kadınlar, çocuklar ya da adamlar gibi hissettim
ama kapıyı kapattık önce ve oturduk
hissettiklerim yoktu sanki
duran beynime ayak uyduruyordu kalbim de
hissetmiyordum
korkuyordum
ağlayamıyordum
zaman akıp gidiyordu
ayrılık kapının dışında kalmıştı
biz ise içerideydik
kapana kısılmıştık sanki
sonra gözümdeki yaş kayboldu akamadan
boğazımdaki yumru geçti
midem tenhaydı artık
beynim, organlarım çalışmaya devam etti
pencereyi açtım ve derin bir nefes aldım
beni anlamayan hayata soludum sonra
her şey eski seyrine döndü
ve her şey nefes alıp vermek kadar basitti işte
gitmeleri severim ben
yalnız olmayı severim
ayrılıklar suskunlukları götürür
sessizliği sevmem ben
ve biz seninle yine vedalaşamadık
pencereden ne güzel görünüyordu yıldızlar
kendi yıldızıma göz kırptım
benim olan şeyleri severim ben
kapı hala kapalıydı biz de içeride
ayrılık ise dışında kapının
kapının ardında kalanlar hayatı mutsuz kılanlar mıydı gerçekten?
ayrılık her zaman kapının dışından başlıyordu
peki ya mutluluk?
HAZAL ÇETİN
0 yorum:
Yorum Gönder