18 Nisan 2012 Çarşamba

ayrılık belki de nefes almaktı


kapıyı kapattık ve oturduk
gözlerimdeki yaş
göz kapaklarımdan taşmak istiyordu
ben engel olmuyordum
ama bir türlü akmıyordu yaş
-halbuki yanaklarımın ihtiyacı vardı suya-
yaşım gözlerime sığındı
akamadı
özgürlüğüne kavuşamadı

boğazımda bir yumru vardı
yutkundum yutkundum
geçmedi

beynim durmuştu sanki
grev ilan etmişti,
çalışmıyordu
emir komuta zinciri dağılmıştı adeta

vücudumdaki hiçbir organ işlevini yerine getirmiyordu sanki
ve midemden tüm vücuduma bir heyecan dalgası yayıldı
belki de değişik bir tür korkuydu bu
heyecan değildi

neredeydim ben tam olarak!
kendimi vızır vızır otomobillerin aktığı bir yolda
çarpılmadan durabilen
çiçekçi kadınlar, çocuklar ya da adamlar gibi hissettim

ama kapıyı kapattık önce ve oturduk
hissettiklerim yoktu sanki
duran beynime ayak uyduruyordu kalbim de
hissetmiyordum
korkuyordum
ağlayamıyordum

zaman akıp gidiyordu
ayrılık kapının dışında kalmıştı
biz ise içerideydik
kapana kısılmıştık sanki

sonra gözümdeki yaş kayboldu akamadan
boğazımdaki yumru geçti
midem tenhaydı artık
beynim, organlarım çalışmaya devam etti

pencereyi açtım ve derin bir nefes aldım
beni anlamayan hayata soludum sonra
her şey eski seyrine döndü
ve her şey nefes alıp vermek kadar basitti işte

gitmeleri severim ben
yalnız olmayı severim
ayrılıklar suskunlukları götürür
sessizliği sevmem ben
ve biz seninle yine vedalaşamadık

pencereden ne güzel görünüyordu yıldızlar
kendi yıldızıma göz kırptım
benim olan şeyleri severim ben
kapı hala kapalıydı biz de içeride
ayrılık ise dışında kapının
kapının ardında kalanlar hayatı mutsuz kılanlar mıydı gerçekten?

ayrılık her zaman kapının dışından başlıyordu
peki ya mutluluk?

HAZAL ÇETİN








0 yorum:

Yorum Gönder