27 Nisan 2012 Cuma

hoşçakal

alfama



sen anlattın hep
acıları anlattın
sevgileri anlattın
ama hep en güzel aşkı anlattın
ben bir sandalye çektim oturdum
en çok aşkı anlatmanı sevdim.

hayatın açtığı yaraları kapatmak için bir çaban vardı
herkes gibi olmaya çalışman vardı
ama sen farklılığını örtbas edemiyordun
ilk bakışta "gördüm" ben seni
kocaman yüreğini
sen her yerde ve her koşulda farklıydın
acıların değildi sadece farkın
gülümseyişin, bakışın, davranışların
naif ve düşünceli halin
insanı dünyanın en özel varlığı gibi hissettirmen
ama en nihayetinde sen özeldin
farkının farkında olmayan
acılı bir adamdın.

anlat
hep anlat bana aşkı
ben en çok aşkı dinlemeyi severim
kimse kendini kandırmasın
aşk acısız olmaz
acıdan kimin ne anladığını bilmiyorum
ama sen aşktın
acıyla yoğrulmuş bir aşk yaşattın
hayat sana kötü davranmıştı sevgilim
sen olabileceğin en iyi haldeydin!
gerçek bir sevgiyi her zaman hak ettin
aşkı bilmeyen insanlar olabilir
ayıp değil
ama aşka saygı duymamak ayıptır
ben de ayıp etmedim
baştan ayağa aşktın sen
dokunduğun her insana göz yumdum
seni fark etmiş olmalarından
gizliden gizliye gurur duydum
dedim ya kocaman bir yüreğin vardı senin
bir sürü insan sığabilirdi
bunu zaten biliyordum
bencil olmayacağım.

acıyı aşka kattın
benzersiz bir karışım çıkardın ortaya
dokunduğun her insana dağıttın
aşkı öğrettin sen hep
nasıl kızıyım sana.

sen acılı bir adamsın sevgilim
ve ben en çok senin aşkını sevdim
hayat sana kötü davranmıştı sevgilim
sen olabileceğin en iyi haldeydin!

bu senin için bir veda mektubu olsun
benim için zaman izafidir bilirsin
zaman durmaz kimbilir belki de akmaz
aşkı öğrendiğim acılı adam
hoşçakal.

HAZAL ÇETİN


24 Nisan 2012 Salı

sen hatırla diye


ömrümüzden yıllar geçti
hayatımızdan insanlar geçti
anılar hiç geçmedi
onlar hep kaldı
sen hatırla diye kaldı.

HAZAL ÇETİN

18 Nisan 2012 Çarşamba

ayrılık belki de nefes almaktı


kapıyı kapattık ve oturduk
gözlerimdeki yaş
göz kapaklarımdan taşmak istiyordu
ben engel olmuyordum
ama bir türlü akmıyordu yaş
-halbuki yanaklarımın ihtiyacı vardı suya-
yaşım gözlerime sığındı
akamadı
özgürlüğüne kavuşamadı

boğazımda bir yumru vardı
yutkundum yutkundum
geçmedi

beynim durmuştu sanki
grev ilan etmişti,
çalışmıyordu
emir komuta zinciri dağılmıştı adeta

vücudumdaki hiçbir organ işlevini yerine getirmiyordu sanki
ve midemden tüm vücuduma bir heyecan dalgası yayıldı
belki de değişik bir tür korkuydu bu
heyecan değildi

neredeydim ben tam olarak!
kendimi vızır vızır otomobillerin aktığı bir yolda
çarpılmadan durabilen
çiçekçi kadınlar, çocuklar ya da adamlar gibi hissettim

ama kapıyı kapattık önce ve oturduk
hissettiklerim yoktu sanki
duran beynime ayak uyduruyordu kalbim de
hissetmiyordum
korkuyordum
ağlayamıyordum

zaman akıp gidiyordu
ayrılık kapının dışında kalmıştı
biz ise içerideydik
kapana kısılmıştık sanki

sonra gözümdeki yaş kayboldu akamadan
boğazımdaki yumru geçti
midem tenhaydı artık
beynim, organlarım çalışmaya devam etti

pencereyi açtım ve derin bir nefes aldım
beni anlamayan hayata soludum sonra
her şey eski seyrine döndü
ve her şey nefes alıp vermek kadar basitti işte

gitmeleri severim ben
yalnız olmayı severim
ayrılıklar suskunlukları götürür
sessizliği sevmem ben
ve biz seninle yine vedalaşamadık

pencereden ne güzel görünüyordu yıldızlar
kendi yıldızıma göz kırptım
benim olan şeyleri severim ben
kapı hala kapalıydı biz de içeride
ayrılık ise dışında kapının
kapının ardında kalanlar hayatı mutsuz kılanlar mıydı gerçekten?

ayrılık her zaman kapının dışından başlıyordu
peki ya mutluluk?

HAZAL ÇETİN








16 Nisan 2012 Pazartesi

belirtiler ve teşhis

hızlı kalp çarpması bir işaret olabilir mi
kalp ritmi bozukluğu dışında
anlık hafıza kayıpları peki
bir kaç saniyenin silinmesi beyinden adeta
yanındakilere "ne yaptım az önce?" diye sormalar
nörolojik bir rahatsızlığın belirtisi filan
peki sebepsiz ve kendi kendine gülmeler
ruhsal bozukluk dışında
bir şeylerin alameti ferikası olamaz mı?
bu belirtiler aşk teşhisi koymaya yeter mi
ben anlamam ama
aşkın sınırı insandır
ve aşığım diyorsa aşıktır!

yanan yüreğe yağan sağanak gibi
sırılsıklam gibi

vapura binmek istiyorum
kadıköy istikameti olsun.

HAZAL ÇETİN

5 Nisan 2012 Perşembe

Bir dostumun yazdığı güzel şiir


BENİMLE KAL

Gitme!
     Kal yanımda!
Sana ihtiyacım var benim
                          Seni özlüyorum
                                            Adını bile…
Gözlerinde ki sebepsiz gülüşü arıyorum
                                                                 Her yerde
Seni arıyorum
                  Can suyum sensin
                                Kana kana içmek istediğim sadece sen
Ne olduğu
             Ya da
                    Ne olacağı
                                   Değil önemli olan…
Gitme!
      Kal yanımda!
Özledim seni, hasretine fikrim bile dayanamıyor
                                          Yüreğim ne yapsın?, de bana
Gözlerin gözlerime değsin
     Yeter ki sen bak bana
           Sebepsizce gül, sadece bana
Gözlerime gül sen
             Yüreğim duyar seni, görür
                         Seninle hissediyorum ben
Ciğerlerime çektiğim
           Kanımda hissettiğim
                    Kalbimde atan
                            Gözümün gördüğü her şey
                                  Kulağımın duyduğu her ezgi
                                         Elimin değdiği her doku
                                               Ağzımdan çıkan her sözcük
                                                       Yazarken attığım her çizgi
                                                                                       SENSİN
Okuduğum romanın kahramanısın
            Şiirlerde aşık
                    İsyanlarda komutansın.
Hayallerimde olan sadece sensin
               Hep yanımda olan sen…
Gitme!
     Kal yanımda!
           Sensiz bırakma beni!
Gözlerin gözlerime değdiğinde
              Sebepsiz gül sadece.
Gül ki yüreğinde ki ışığı sevinci göreyim ben
                                         Sadece seni göreyim, ta en derinden.
Göğsünün kafesinde atan yüreğini
              Kendi yüreğimde hissedebileyim.
                                           Sen sebepsiz gül bana…
Kelimelere ihtiyacım yok benim
                 Yaşadığımız her şeye isim vermeye de.
Gitme!
      Kal yanımda!
              Elimi tut, bırakma
                        Benimle kal…
Yüreğim yeter ikimize
         Dünyanın tüm pisliklerini gördüm ben
                  Omuzlarım dayanır her yüke
                             Yeter ki sen tut elimi    
                                                                   Ve
                                          Gözlerime bak
                                                  Hiçbir nedeni yokken gülümse bana
Yüreğinin ışığı aydınlatır ikimizin de yolunu
                 Dağların kucağında
                           Toprağın koynunda buluruz yolumuzu
Kutsalın şahitliğinde
                          Sadece sen bak gözlerime
Gitme!
      Kal yanımda!
            Elimi tut, bırakma
                  Benimle kal…
                                                                        

                                                                                                                       ÇAWREŞAMIN 

1 Nisan 2012 Pazar

kimse ve kimsesiz


yalnız insana kimsesiz denmez
çünkü bazı insanların kimsesi yalnızlığıdır.
onunla arasındaki bağ
pek çok aşkı kıskandırır
bazı insanlar yalnızlığa aşıktır
yargılayamazsınız.

bahanedir hep birilerini hayatlarından çıkarmaları
daha doğrusu,
hiç hayatlarına almamaları
aradığını bulamadığından değildir.
yalnızlıkla aralarındaki bu aşk
ihanet kabul etmez.
bir gönül bağı
bir yaslanılan duvar
örtük bir pencere kimi zaman
ve örtük bir pencere güven verir.

yalnızlıktan kopamaz "bu insanlar"
ne zaman kopmaya yeltenseler
arada üçüncü bir kişi olarak belirir yalnızlık
yalnızlık vücut bulacak kadar kıskançtır yani bazen
ah bu bazenler
"bu insanlar" için bir ömrü ifade eder aslında.
sayıları çok değil yanlış anlaşılmasın
örgütlü bir topluluk filan da değiller
ama bir yalnız bir yalnızı
daha gözlerine bakmadan
her halinden tanır.

işte bu yüzden her insana yalnız denmez
denemez
kim bilir belki de yalnızlığı bilmeyenler
aşkı da hiç bilemeyeceklerdir.

HAZAL ÇETİN