28 Kasım 2011 Pazartesi

paranoya

çağımızın en büyük hastalığı sanırım paranoya
bu hayat yemin etmiş gibi
insanları paranoyak yapmak için
güzel bir şey olduğunda
onu dengeleyecek kötü bir şey olacağına inandırmış
hiç ellerimizden tutmamış karşıya geçerken
hayat baştan öğretmiş yalnızlığı
gözyaşı akıtmadan mutsuzluk
kahkaha atmadan mutluluk olabileceğini
içimize sindirmiş
insanın kendi sakinliği
kimsesizliğinden değil demiş sanki
serpiştirmiş etrafına bir sürü insan
istemeyi öğretmiş
ama istediğinin elde edemeyeceğini
sen öğren istemiş
yaşa, tecrübeyle sabitle istemiş sanki.
ben hep bu yüzden
istediğim bir şey olduğunda
aslında onu gerçekten istememiş olduğunu fark ettim
üzüldüm yalancı mutluluğuma
üzülüyorum insanların yalancı mutluluğuna
her klişe sinir bozucudur ama doğrudur
"isteklerimiz vazgeçtiğimiz an gerçekleşir."

için acıdı değil mi?
tüm acılarını hissetmek istiyorum içimde
seninle ağlamak istiyorum
bir gözyaşı damlasına sığınmak
hep gözbebeğinde kalmak istiyorum
eğer akarsan, kaybolurum dedim
ama akıttın gözyaşlarını sen
kayboldum.
sen güzel bir şey değilsin
seni dengeleyecek bir şey olacak mı?

HAZAL ÇETİN




23 Kasım 2011 Çarşamba

sessizlik

Barcelona'dan parc guell den bir fotoğraf. hayallerimin şehri

sana her dilde "seni seviyorum" demeliyim
ama yetmez
her dilde nedenini açıklayabilmeliyim
ama yok
sevmenin nedeni olmaz
o halde;
her dilde susmalıyım.
ya da sadece susmalıyım
çünkü bu her dilde aynı anlama gelir.

HAZAL ÇETİN

15 Kasım 2011 Salı

bir bardak sevgi


günlerdir kafam karışık
düşüncelerim ardı sıra değişiyor
ve bir önceki sonrakine benzemiyor.
emin olamıyorum bugünlerde hiçbir şeyden
her mefhum anlamını kaybetmiş
ve kendine bir mesken arıyormuş gibi dolaşıyor beynimde
ve beynim
adeta yer çekiminin olmadığı bir kaos ortamı
dengesizlik içinde bir denge
karışıklık içindeki düzen gibi
kafamda bir soru var
ve o soru soruları doğuruyor peşi sıra
neden bu kadar değerli hiçbir şey
ve neden bu kadar değersiz her şey

bizi en çok kolay zannettiğimiz şeyler yoruyor
başımızı hep ummadığımız taşlar yarıyor
ne kadar ironik
en sevdiğimize karşı en alıngan olmak gibi mi
hayır!
o kadar basit değil

güven
nedir güvenmek?
çiçekleri sulayacağımı bilmek mi sen yokken
"sır"dır güvenmek,
tarifsizdir.
"sır"; öznesiz ve yüklemsiz bir cümle gibi
gizemli ve merak uyandırıcı; hayat gibi
sürekli çalışmak zorunda olduğumuz bir okul yani
"birini sevmek hep çalışmak ve pekiyi almaktır hayattan" diye duymuştum bir yerden
kulağımda kalmış
ama tartışmaya kapalı doğruluğu.

ne kadar karışıyor bazen her şey
her gün aynı sabaha uyanarak farklı hislerle
sanki farklı hayatlar her biri
dün kinin devamı mı bu?
ama beynim bulanıyor
dur biraz, yavaş
yoruldum yalnızlıktan
susadım
bana bir bardak sevgi ver.

HAZAL ÇETİN





9 Kasım 2011 Çarşamba

labirent

nerede çektiğimi hatırlayamadığım bir müzeden çok hoşuma giden bir çalışma

hayatta herkes için aynı kişi değilsiniz
olamazsınız da
elbette biri sizden nefret edecek
diğeri çok sevecek
en nihayet biri fark etmezken
başka biri baş tacı yapacak
kimse kimseye benzemez çünkü
her insan bir labirenttir.
bazıları kaybolurken içerde
bazıları çıkışı bulur
çıkışı bulabilenleri alırız içimize
işte içerlerde bir yerlerde biriken dostluklar
bu yüzden değerlidir.
kaybolanların ise bilinmez cisimleri
hala kafanda soru işaretleri varsa
üzülme
o kafa var ya o kafa
ancak dengini bulduğunda rahata erer.

HAZAL ÇETİN


8 Kasım 2011 Salı

her şey ve herkes

burada narların tadı bizimki gibi değil
ki bilirsin ne de çok severim
hani tam o zannedersin
alır eve getirirsin
içini bi açarsın
atarsın ağzına
ve hayal kırıklığı
tıpkı hayattaki her şey gibi
bir de burada sen yoksun ya
ki bilirsin ne çok severim seni
hani birini görürsün
tanışırsın,konuşursun biraz
sonra bi bakarsın ki
umduğun kişi değil
tıpkı hayattaki her şey gibi
benim aşk şiiri yazmamı istiyorlar
mutlu aşkın şiirini
ve ben bilmeden anlatıyorum sürekli
hariçten gazel okuyorum yani
hayattaki herkes gibi
yani ustam eğer kıssadan hisse ise işimiz
sen de ben de aynı kişiyiz farklı bedende
aynı şansa sahibimiz
aynı iyilikte ve aynı kötülükteyiz
ne sen benden daha temizsin
ne ben senden daha günahkar
ama göremeyiz
tıpkı hayattaki her şeyde olduğu gibi.

HAZAL ÇETİN

3 Kasım 2011 Perşembe

uslanınca

tedirginim ben
hep güvensiz
bazen kararsızım
bazen de isteksiz
sen gelince uslanıcam biliyorum
uslanınca anlayacağım belki de "senin" geldiğini.

HAZAL ÇETİN

2 Kasım 2011 Çarşamba

korku

senin için söylenen her söz bir yemin gibi
dudağımı acıtan kelimeler var
nefes aldıkça acıtan
oje damlamış bir elbise gibiyim
sadece bir damla onun katline ferman
masallar gerçek olmayacak hiçbir zaman
ben hiç bir zaman rapunzel olamayacağım
esirliğimden saçlarımı kaleden sarkıtarak kurtulamayacağım
ya da saçlarımı sarkıtsam da
sen olmayacaksın onu tutan sıkıca
parmaklıklar arkasında yaşamayan esirleriz biz
kendisine verilen hayattan kaçamayan
buna cesareti olmayanlarız
hayatını değiştirmek için atılması gereken her adımdan korkan
bu yüzden hep erteleyenleriz
sahibi olduğumuz tek şey olan hayatımızın
daha başka olabileceğini bilerek buna razı olanlarız
insanız
başka tanımlamaya gerek kalmadan
üstünü kirlettiğinde annesinden azar işitmeye razı olan çocuk gibi
ama yine o çocuğun saflığında olmayarak
mesela elimden gelse
sana "seniseviyorum derdim"
boşluk bırakmayarak
hem de nedenini sonucunu düşünmeden
gerçekliğini irdelemeden
sana olan hayranlığımın keyfini çıkarırdım
rol yapmazdım yani artık
korkmasaydım eğer
senin düşünceni umursamazdım
dedim ya
oje damlamış bir elbise gibiyim
tıpkı onun dolapta beklemesi gibi
korkarak bekliyorum hayatın köşesinde

HAZAL ÇETİN